Halka Hizmet İçin Verilen Yetkileri, Halka Karşı Kullanıyorlar…

Sadece eğitimde değil, ekonomide, para politikalarında, elektrikte, ulaşımda (yollarda) çevrede, denizlerimizde hatta dış ilişkilerde ayni “softa şaşırtmaları” ile bizleri yönettiğinizi mi sanıyorsunuz? Bu halk da bunu yiyorsa, eee afiyet olsun efendim derim...

Ozan Çoli
18/09/2024 09:33
Halka Hizmet İçin Verilen Yetkileri, Halka Karşı Kullanıyorlar…
Milli Eğitim Bakanı Sayın Nazım Çavuşoğlu, 11 Eylül 2024 Çarşamba günü yaptığı geniş açıklamada, yeni Eğitim yılının başlamasına 4 gün kala, eğitimde % 99 oranında tüm hazırlıkların tamamlandığını ve 16 Eylül 2024 Pazartesi günü okulların kalan eksikliklerinin de tamamlanarak açılacağını duyurmuştu. Bu açıklamayı duyan, eğitim konusunda kafa yoran, okulları ve Eğitim Bakanlığı’nı takip eden yazarlar ve eğitim sendikaları, okulların açılacak durumdan çok çok uzak olduğunu; okul okul gezerek fotoğraflarla, tamirat tadilat görüntü ve içerikleri ile aktardılar. Aslında aylardır aktarılıyordu  okulların perişan durumu… Sn. Bakan’ın açıklamalarının daha mürekkebi kurumadan, 14 Eylül 2024 tarihinde siyasetin üst kurulu, Bakanlar Kurulu şok bir kararla Okulların açılmasını  “öğretmen atamaları tamamlanmadığı” gerekçesi ile bir hafta erteleyerek, 23 Eylül 2024 tarihinde eğitime başlanacağını açıkladı. Bu bizi şaşırttı mı? Hayır. Siyaset oyununda buna “softa şaşırtması” denir. Yani, “inandığından başka, inanılacak bir şey olmadığına inanan insan”… Siyasiler, halkı şaşırtmak, kendi dediklerinin ve düşündüklerinin en iyisi olduğuna inandırmak adına, Orta Doğu siyasetinde çokça uygulanan, algı değiştirme yöntemlerinden birisidir.  Yerseniz! Bu halk bu oyunu yedi mi? Yemedi ki, 16 Eylül 2024 Pazartesi günü Sn. Bakan bu konularda yayın yapan medya programlarına bağlanarak yeni açıklamalarda bulunma ihtiyacı hissetti. Sn. Bakan yeni açıklamalarında UBP kurultayına bağlanan okulların açılmasının ertelenmesi kararını, “halk bizi yanlış anladı” diyerek oyuna devam ediyor. Sn. Bakan, bu Halk neyin ne olduğunu siz ve sizin gibi halkı yönetenlerden daha iyi görüyor görmesine de yine Orta Doğu karakteri ve coğrafyasının yaygın olarak taşıdığı, ‘’ büyük kayıplar vererek, küçük çıkarları gereği” sizleri seçmişlerdir. Yukarıda yazdığım konu bile başlı başına kitaplar oluşturur. Konumuza dönersek, KKTC Bakanlar kurulu “Öğretmen atamalarının tamamlanmadığı” gerekçesi ile okulların açılmasını bir hafta ertelemişti. Bu kararı duyan, okuyan da zanneder ki 23 Eylül 2024 de okullar açılacaksa, okullardaki tüm öğretmenler tamamlanarak açılacak. Yalan!  Kuyruklu yalan… Bahsedilen öğretmen atamaları tamamlansa bile, İlk, Orta ve Mesleki Teknik eğitimde, halen 200 civarı öğretmen eksik olacak. Bu her hafta 4 bin civarı ders boş geçecek, her hafta 4 bın saat sistemde bulunan 65 bin öğrencinin, Dünya’dan kopması demek. Ama kimin umurunda, asıl mesele bu konuyu kurultaya bağlama. Öğretmen konusunda sözler verildi, fotoğrafları da göreyim diyormuş bir kurultay adayı. Sonuca göre “siyasi rezerv” olarak tuttuğumuz bu 200 civarında Öğretmen kadrosunu, geçici, sözleşmeli adına ne derseniz deyin, kurultay sonrası kullanacağız diyor ağalar.  Bu alevera daleveralara alışık olmalısınız. Buralarda siyaset oyunları böyle oynanır maalesef, “eğitim, çocuklar” sonraki iş… 23 Eylül Pazartesi okulların açılacağını varsayarsak, tüm eğitim kademelerinde eksik bulunan 200 öğretmenin geçici veya sözleşmeli olarak atanacağını varsayarak süreci sizlere özetleyeyim. Bu öğretmen adaylarının yetkilerinin resmileşmesi isim listeleri hazırsa, kararlar verilmişse bir hafta sonra okullara dağıtılabilir, Yok liste hazır değilse ve kurultaya göre hazırlanacaksa, 3 hafta sonra bu isimler göreve başlayabilir. Yani okullarda, Ekim ayı ortalarına ancak öğretmen eksiklikleri giderilebilir. Bu arada okul müdürleri de bu durumdan etkileneceklerdir. Bu süreçte sizlere resmi yazısı gelmeyen hiç kimseyi, bakanlıktan falan yolladı diyerek sınıfa koymayınız. Yasamıza göre, sınıfta gerçekleşecek bir olumsuzlukta siz sorumlu olursunuz. 11 Eylül 2024 Çarşamba günü Sn. Bakan ın yaptığı açıklamaları önemsiyorum, şöyle ki yapılan açıklamalara göre, Eğitimde her şey normal seyrinde devam ediyormuş. Eğitimde kaliteyi artırmak ve her öğrenciye ve velisine eşit fırsatlar sunulurken, Eğitim Sendikaları ile işbirliği içinde, öğretmenlere yönelik çözüm odaklı Çalışmalarımıza devam ediyorlarmış. Prefabrik yapıları, 48 metrekare ve klimalı kurarak harika sınıflar yaratmışlar, okul binalarının tüm tamirat ve tadilat işlerini de, yıllarca ihmal edilenlerinde dahil edilerek büyük bir yapılanma içerisinde olduklarını söylüyor sn. Bakan. Bir tek şikayet var açıklamalarda, kendi görev sürelerinde artan öğrenci sayısı. Bu olumsuzluk daha çok okul ve derslik ihtiyacı yaratıyormuş. Duyan da zanneder ki ülkede artan refahtan doğurganlık artmış, nüfusumuz artıyor. Siz siyasilerin nüfusu bile bilmediğiniz, her gün bakanlar kurulu kararı ile veya İçişleri marifeti ile yüzlerce kişi vatandaş yaparsanız, olacağı budur. Kendi kendimize yabancılaşıyoruz. Okullarda anadil Türkçeyi konuşamayan öğrenci sayısı % 10’ları geçti. Yani 6 bin 500 yüz öğrenci okullarda, derslerde ne olduğunu anlamadan dolaşıp duruyor. Ama bu bakan bundan da övünür, bizim okullarımızda 10 farklı dil konuşuluyor diyerek. Sn. Bakan’ın açıklamalarından alabildiğim bunlar. Peki, ama o hani sizi yanlış anlayan halk ve bizim gibi eğitimin her adımını, takip eden, kafa yoran, fikir koyanlar ve tabii ki koskoca Öğretmen Sendikaları ve binlerce Öğretmen, bu pembe tabloyu, eğitimde görevlerinizi bir tamam yaptığınız konularına neden mi inanmıyorlar? Eğitim “engin bir deniz” olsa da, sadece sizin açıkladığınız konular üzerinden bazı durumlara açıklık getirmek istiyorum. Bizler sizin açıkladığınız konuları aşağıdaki şekilde görüyor, duyuyor ve yaşıyoruz. Eğitimde bırakın kaliteyi artırmayı, her geçen yıl geriye götürüyorsunuz. Toplumun her kesiminden gelen eleştiriler bizlere bu yönde yansıyor, Öğretmen Sendikaları ve Öğretmenlerinizle işbirliği içinde, Öğretmen sorunlarına karşı çözüm odaklı çalıştığınız doğru olsa, 2 yılı aşkın bir süredir, Öğretmen Sendikaları tüm güçleri ile grev, eylem ve açıklamalarından siz ne anlıyorsunuz. Öğretmeni görev süreleri dışında, görevi olmayan işlerle uğraştırarak, benim dediğim olacak, olmazsa cezalandırırım formülleri ile mi yola sokuyorsunuz?  Eğitimde tüm ihtiyaçları tamamlamak bir yana, Tuvalet kâğıdına varıncaya kadar velilerin boynuna mı yüklüyorsunuz? Ücretsiz eğitimi, ücretli eğitime çevirmek mi marifetiniz? Okulların ve Eğitim sisteminin normal eğitim sürecinde bile yetersizlikler tartışılırken, okul sürelerini uzatarak, sorunların ikiye katlandığını görmüyor musunuz? Şeffaflık ilkesinden bahsediyorsunuz ancak birçok uygulamalarınızda, tam tersini yapıyorsunuz. Yıllarca oyun içinde, oyun kurallarını değiştirerek, ek bütünleme, ek ek bütünleme ile sınıf geçme tüzüğünü kalbura çeviriyorsunuz, daha dün Güzel Sanatlar Lisesi de hiçbir şeffaflık ve adalet ilkesine sığmayan bir şekilde, gizli komisyonlar kurarak, sınavlar yaparak okula yasa dışı öğrenciler devşiriyorsunuz.  Hani bahsettiğiniz kurultay var ya, kurultayınıza yönelik diğer öğretmen adaylarının ve halkın hiç haberleri olmadan, Eğitim Bakanlığı koridorlarında, yüzlerce partili öğretmen adayı ve velileri sizlerle görüşmek için sıralar oluşturarak beklerken, hangi şeffaflıktan bahsediyorsunuz. Standart okul kavramından bir habersiniz ve daha yazsam en az bu yazının 3 misli konuda eğitimde aksayan konular varken, bizimle ve halkla dalga geçer gibi  “biz görevlerimizi fazlası ile yapıyoruz” demek hazmedilir bir laf değildir. Bu hükümet de, bu Eğitim Bakanı da halkın kendilerine büyük umutlarla verdiği yetkileri, maalesef halka karşı kullanmaya devam etmektedirler. Sadece eğitimde değil, ekonomide, para politikalarında, elektrikte, ulaşımda (yollarda) çevrede, denizlerimizde hatta dış ilişkilerde ayni “softa şaşırtmaları” ile bizleri yönettiğinizi mi sanıyorsunuz? Bu halk da bunu yiyorsa, eee afiyet olsun efendim derim... Kalın sağlıcakla...   YAZI/ OZAN ÇOLİ