Rezil ve Tükenmiş Bir Sistem İçerisinde Debelenip Duruyoruz

Daha bugün üç ay sonra açılan Meclis, başkanını seçemiyor. Rezil ve tükenmiş bir sistem içerisinde debelenip dururken, ülkedeki hırsızlar malı götürme derdindedir.

Ozan Çoli
09/10/2024 09:00
Rezil ve Tükenmiş Bir Sistem İçerisinde Debelenip Duruyoruz
Ülkemizde, toplumun ve yaşayan her insanın (turistler dahil) yaşamını felç eden, yollarımızın durumu, belediyelerin yetersizlikleri, trafikte yaşanan kilitlenmeler ve beraberinde yaşanan ekonomik ve sağlık sorunları - kazalar, sinir krizleri, saygısızlıklar, ölümler-… En temel ihtiyaçlar olan, su ve elektrik arz sorunları, kesintiler, internet ve haberleşmedeki yetersizlikler ve tabi ki en önemlisi pahalılık. Devletin halkına sunması gereken en elzem, en temel hizmetlerden, sağlık ve eğitimde yaşanan yetersizlikler, sorunlar ve bu yetersiz hizmetlerin insan yaşamına getirdiği,  toplumsal ve sağlık sorunlarının temelinde, tepesinde, ülke nüfusunun plansız bir şekilde ve sanki bu ülkeyi yok etmek istercesine, hızla artırılmasıdır. Nüfus artışı derken kavramlar karışmasın, ülkemizde nüfus artışı (% 0.484 civarında verilmektedir) yoktur. Gerçek nüfus her geçen gün azalmakta ve yok olmaktadır. Mevcut siyasi iktidar, ülkeyi yönetmek yerine, gizlice veya açık açık o kadar çok listeler halinde vatandaş yapıyor ki, ülkenin eski vatandaşları yok ediliyor.  Yayınlanan her listede, ülkenin sorunları katlanarak büyüyor. Devletin, Nüfus gibi hassas bir konusuna bu kadar yüklenirseniz, ada yarısı bir ülkede, böyle hassas ve temel konularda, politikalarınızı şuursuzca uygularsanız, ada yarısı ülkemizde bir gün gelecek birbirimizi yiyeceğiz. Sizler de bundan nasibinizi alacaksınız. Bir devlet düşününki nüfusunu bilmiyor, bilmek de istemiyor!  Bilimsellikten uzak, devlet ciddiyeti olmayan yetkililer  ‘’ 500 bin, 650 bin ‘’ gibi rakamları kısık seslerle söylüyorlar. Bende diyorum ki,  KKTC’de 1 milyon ve üzeri insan yaşıyor. Bu küçücük ülkede, belki de metrekareye düşen insan sayısı olarak Monako ve Singapur’u da geçerek Guinness rekorlar kitabına gireceğiz (tabii bizi kabul ederseler). Kuzey Kıbrıs yetkilileri, kayıt listelerinin doğru olmadığını bildiklerinden, suçlu psikolojisi ile nüfusu  saklama ihtiyacı duyuyorlar fakat benim kesin olarak bildiğim bir şey var, o da nüfusun son 5 yılda en az 50 bin ve üzerinde artırıldığıdır. Diyeceksiniz ki,  “hem eleştiriyorsun, dönüp sen de sallıyorsun”. Yok yok sallamıyorum, pandemi öncesi resmi rakamlarla, ilk, orta ve lise düzeyinde, okullarda öğrenim gören öğrenci sayısı açıklamalarda 50 bin ile 51 bin arasında değişirken, Eğitim Bakanlığı bu yıl 66 bin civarı öğrencinin okullarda Eğitim ve Öğretim göreceğini duyurmuştur. Ben buradan bakarak son 4 yılda 15 bin öğrenci artışı görüyorum. Bu 15 bin öğrencinin okullara kayıt yaptırabilmesi için anne ve babalarının ve belki de kardeşlerinin bu ülkede resmi bir şekilde ikamet ediyor olması gerekiyor.  En iyimser hesaplarla, öğrenci ve ailesi ile birlikte ( burada üniversitelerdeki öğrenci ve aileleri bu hesabın dışındadır) 45 bin kişi yapıyor. KKTC’nin mevcut resmi nüfus bilgisi 382 bin 836 kişidir. Bu rakamlara göre 4 yılda % 15’lik bir artışa işaret ediyor. Dünyada en hızlı nüfus artışı rekoru bizde olması gerekiyor.   Bir ülkede, nüfus bu hızla artırılırken, ülkenin alt yapısı olan yollarımız bu oranda artırıldı mı? Hastanelerimiz, okullarımız, beledi imkanlarımız, elektrik, su, haberleşme gibi elzem hizmetlerde bu oranda bir yatırım var mıdır? Devlet pandemi nedeni ile bir yıla yakın bir süre kapandı, hiç bir şey yapılmadı, sonrasında ise bir keşmekeşin içinde zaman geçiriyor. Gördüğümüz üzere, parti kurultaylarında başbakanlar indirilip, yeni başbakanlar atanıyor; daha bugün üç ay sonra açılan Meclis, başkanını seçemiyor. Rezil ve tükenmiş bir sistem içerisinde debelenip dururken, ülkedeki hırsızlar malı götürme derdindedir. Son dönemde Kıb-Tek’e ihalesiz bir şekilde yapılan milyonlarca dolarlık ihalesiz yakıt alımları, kime nasıl verildiği bilinmeyen yandaş taksi izinleri (bir T izni bölgesine göre 100 bin sterlinden konuşulurken), binlerce işsiz genç, yasal yoldan devlet te iş ve münhal beklerken, arka kapıdan usulsüzce (partizanlıkla ) işe alımlar sürerken, Ercan Havalimanı devri hikayesindeki usulsüzlükler ve devam eden yağmalar, daha bir çok usulsüzlükler ile coğrafya aslına rücu ediyor. Orta Doğu siyasetinin asli “küçük çıkarlar uğruna, büyük toplumsal çıkarlar feda ediliyor” toplum perişan ediliyor. Daha yazacak çok konu var ancak Mahkemeler ve yargıyı hukukçulara, sağlık sorunlarını, yetersizliklerini, hastaneleri doktor ve sağlıkçılara, Gümrük ve Limanlardaki yaşananları gümrükçülere ve daha bir çok sorunu, kendi alanlarındaki uzman kişilere bırakıyorum. Eğitime gelirsek, eğitimde 6 bin öğrenci demek 300 sınıf demek; 300 sınıf demek tam donanımlı okul standartlarını barındıran 15 okul demek. Benim görebildiğim son 4 yılda, 5 okul yardımseverlerin aracılığı ile yapılmış, geriye kalan okul eksiklikleri ise konteyner okullar veya adına okul denmeyecek yapılarda çok kalabalık sınıflarda eğitim sürdürülmeye çalışılıyor. Tüm bunlar ise eğitimi yönetenler tarafından, görmezlikten gelinerek, topluma pembe tablolar çizilerek, biz bu işi yaparız naraları atıyorlar. Aslında tüm bunlar, 21. Yüzyılda, gelişmekte olan bir ülke sisteminin nasıl olması gerektiğini, ülkenin tüm alanlarındaki hedefler, yapılar ve gelişiminin nasıl sağlanacağını planlamak yerine, Toplumun, bu ülkede yaşayan insanların, çevremizin, coğrafyamızın yaşadığı zorlukları görmezden geliyorlar. Devlet denen büyük örgütlenme, siyaset kurumu ve siyasiler tarafından erozyona uğratılarak, toplumla, kurumlar arasında, kuşku ve güven bunalımları artırılarak, geleceğe olan inanç yok edilmektedir. Gelecek yoksa elde edilen hiçbir şeyin, kıymeti itibarı yoktur. Yok, olmaya mahkûm bir toplum ve sistem vardır. Bu gidişe dur demek, bu ülkeye inananların ayağa kalkması ile olacaktır. Ülkemizin nüfus sayımı ve nüfus politikası ile bu işe başlayabiliriz. KONTROL EDİLEMEYEN GÜÇ, GÜÇ DEĞİL,  SORUNDUR. Kalın sağlıcakla ... YAZI/ OZAN ÇOLİ