Eğitimde Sorunlar Bitmiyor!

2022 yılında başlayan yasa tartışmaları, mevcut hükümet ve Eğitim Bakanı’nın, eğitimde örgütlü öğretmen sendikalarının tüm uyarılarına ve muhalefetin uzlaşı çağrılarına rağmen, 2023 yılının yaz aylarında tartışmalı yasa tasarısını meclisten geçirmiştir.

Ozan Çoli
23/10/2024 11:54
Eğitimde Sorunlar Bitmiyor!
2022 yılında başlayan yasa tartışmaları, mevcut hükümet ve Eğitim Bakanı’nın, eğitimde örgütlü öğretmen sendikalarının tüm uyarılarına ve muhalefetin uzlaşı çağrılarına rağmen, 2023 yılının yaz aylarında tartışmalı yasa tasarısını meclisten geçirmiştir. Öğretmenler yasasının kritik maddelerinde yapılan değişiklikler, "Ben yaparım olur, olmazsa iktidar gücümüz var, devlet güçlerini kullanır, dediğimizi yaptırırız" mantığıyla hareket eden, uzlaşıdan uzak bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu değişiklikler, öğretmenlerin iş tanımlarında bulunmayan eğitim dışı ek yükleri öğretmenlere yükleyerek, Eğitim Bakanlığı'nın çözmesi gereken okul sorunlarını (güvenlik, sağlık) ve tanımlanmamış birçok sorunun çözümünü öğretmenlere bırakarak büyük bir tartışmanın fitilini ateşlemiştir. Öğretmen sendikaları, böyle bir dayatmanın eğitime hiçbir şey katmayacağını, aksine yaşanacak sorunlara sessiz kalmayacaklarını ve öğretmene yapılan bu saldırıyı kabul etmeyeceklerini dile getirerek her düzeyde (Başbakan, Eğitim Bakanı, siyasi partiler) itirazlarını bildirmiştir. 2023-2024 eğitim yılına girilirken "Öğretmen Boyun Eğmez" diyerek, böyle bir dayatmayla mücadele edeceklerini vurgulamışlardır. Öğretmen sendikaları ve öğretmenler, güçlü ve örgütlü yapılarını kullanarak, kendi haklarını ve eğitimdeki sorunları ortaya koyarak mücadeleye devam ediyorlar. Burada bir parantez açarak, otuz yıllık öğretmen camiasının içerisinde yaşadığım tecrübe ve deneyimimle sizlere şunu diyebilirim: Öğretmeni düşmanlaştıran, motivasyonunu sıfırlayan ve enerjisini emen bu yapı ile yapılan kavga, Eğitim Bakanı veya bu "topal ördek" hükümetin ben yaparım olur dayatması bitinceye kadar sürecektir. Mevcut hükümet ve Eğitim Bakanı, öğretmen olmadan da eğitim yapılır diyerek aslında etkilenenlerin eğitim çağındaki çocukların olacağını bilerek ve bunu umursamayarak yönetim anlayışlarındaki dayatma adımlarını atmışlardır. Öğretmen sendikalarının ve muhalefetin tüm uyarılarına rağmen bu adımı atanlar, öğretmenin direncini ve mücadelesini ya bilmiyorlar ya da yine hesap yanlışı yaparak hesap hataları ile görmezden geldiler. Öğretmen camiasındaki bu müdahale, patronla emekçinin kavgasıdır. Öğretmen bu kavgayı çok iyi bilmektedir. Bu kavga, yüzyılı aşkın bir süredir dünyada aynı saldırılarla ve örgütlü bir şekilde yapılan mücadelelerle devam etmektedir. Öğretmenler bu asırlık kavganın ilerici ve en güçlü savunucularıdır. Biliyorlar ki tüm çabalarının sonucunda öğrencileri ve toplumları iyi bir geleceğe sahip olacaktır. Yapılan bu mücadelelerden ve güçlü ile güçsüz arasındaki dengeden geçmektedir. Mücadele yoksa bir asır öncesine yani kölelik düzenine dönmektir. Öğretmen olmak böyle bir şeydir: Sadece mesleğinizi yaparak kalamıyorsunuz, okuttuğunuz çocukların ve toplumun geleceğini de düşünerek geleceğin aydınlık olmasını gaile edinmektir. Günümüz eğitimine dönersek, 2019 yılındaki pandemi sürecinden bugüne kadar olan süreçte eğitimde kayıplar, sisteme dayatılan politik müdahaleler ve ölçme ve değerlendirme süreçlerindeki sistemi sıfırlayan, sınıf geçme genelgeleri eğitimin her kademesinde bozulmalara sebep olmuştur. Okullara baktığımızda, okuma-yazmayı tamamlayamayan, dört temel işlemi bile yapamayan, Türkçe dahi konuşamayan öğrencilerin lise sıralarına gelmesi tamamlayıcı hiçbir eğitim olmadan devam ettirilmeye çalışılması, eğitim sisteminin kendisini sorunlu hale getirmiştir. Dünyaya baktığımızda, pandeminin getirdiği eğitim kayıpları ve eğitim sistemlerine bindirdiği yükler, yeniden yaşanması muhtemel yeni bir pandemi durumunda eğitimin sürdürülebilir olması konularını tartışarak, eğitime yeni araçlar ve yapılar eklenmesine karar vermişlerdir. Birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke, eğitim sistemlerinde yeni yüzyıla uyum ve teknoloji odaklı sistemleri, eğitimlerine monte ederek, yeni programları ve yapılanmalarını, eğitimde uygulamaya başlamışlardır. Daha önceki yazılarımda bu uygulamaların bazılarından örnekler vererek anlatmıştım… Ülkemizde ise eğitimde yaşanan kayıpları, müdahaleleri, sorunları konuşmak bir yana, gelecek yüzyılı hiç konuşmuyoruz. Bir sonraki pandemiye hiçbir hazırlık yapmıyoruz. Dünyanın yaptıklarının tersine ülkeye hiçbir katkısı olmayan iç çekişmeler ve kavgalarla, çok değerli zamanları fütursuzca harcamaya devam ediyoruz. Buradan çok önemli bir çağrıyı, yeniden yapmak istiyorum. Kıbrıs Türk Toplumunun geleceğini düşünen her bir bireyin sesini yükselterek eğitimdeki mevcut çatışmalara son verilerek, gelecek için uzlaşı ile güçlerimizi birleştirerek, dünya ile birlikte, yeni yüzyılın eğitimini planlayarak, toplumsal kurtuluşumuzun, eğitimden geçtiğini anımsayarak ve anımsatarak kaynaklarımızı ve bilgimizi yeniden yapılanmaya harcamalıyız. Umudum yok ama toplumsal bir uzlaşı sağlayabilsek bile eğitimde sonuç alabilecek yapıya gelmemiz on yıl gibi uzun bir zamana ihtiyaç olduğunu hepimizin bilerek aciliyeti anlaması ve bilmesi önem arz etmektedir. Uzun lafın kısası, söylemeye çalıştığım, eğitimde yaşanan sorunların aşılması adına, inadın ve kısır çatışmaların sonlandırılarak, yeniden yapılanmaya geçemezsek devlet olma ve gelişmiş bir sistemin, ülkenin bireyleri, vatandaşları olma hayallerimiz bir elli yıl gecikmeye uğrayabilir. Elli yıl daha kısır çekişmelerle devam edeceksek, elbette bunun bir bedeli olacaktır. Karanlık zorluluklarla dolu ve imkanların daha azalacağı yılları bizler değil ama gelecek nesiller yaşayacaklar ve gelecekte bizleri ayırım yapmaksızın kızgınlık ve suçlamalarla anacaklardır. Bu günkü yapıya hemen şimdi son verilmeli ve gelecek için uzlaşı platformları oluşturularak çalışmaya başlamalıyız. Uzlaşı ile çalışırsak, gelecekte aydınlık günler ve yarınlara ulaştığımızda, bu günlere bakanlar, ne kara günlerdi diye anımsayacaklardır. Kalın sağlıcakla...