Eğitim Bakanı, Öğretmen Haklarını Yok Sayarak Sendikaları Kışkırtıyor

2024 – 2025 Eğitim ve Öğretim yılının 2’inci dönemi, 17 Şubat Pazartesi günü 55 bin öğrenci ve 5 bin civarında öğretmenin ders başı yapmasıyla sorunlar ve aksaklıklarla yeniden başladı.

Ozan Çoli
19/02/2025 09:30
Eğitim Bakanı, Öğretmen Haklarını Yok Sayarak Sendikaları Kışkırtıyor
2024 – 2025 Eğitim ve Öğretim yılının 2’inci dönemi, 17 Şubat Pazartesi günü 55 bin öğrenci ve 5 bin civarında öğretmenin ders başı yapmasıyla sorunlar ve aksaklıklarla yeniden başladı. Pandemi ve Türkiye’de yaşanan deprem felaketi sonrasında, okulların fiziki yapılarındaki yetersizliklerin tartışıldığı, o yürek burkan günlerde, Eğitim Bakanı ve hükümeti paylaşan siyasi partiler, okul binalarının büyük çoğunluğunun yetersizliğinden ve deprem anında bırakın sığınma alanları olmasını, mezarlıklara dönüşeceği söylemlerinin artmasıyla, siyasi bir manevra yaparak, gündemi değiştirmek adına Öğretmenler Yasası’nı apar topar Meclis’e sevk ederek, öğretmenlerin birçok hakkını budama yoluna gitti. Öğretmenler Yasası’ndaki değişlik uzlaşma yolu bile denenmeden Meclis’ten jet hızıyla geçmesiyle başlayan tartışmalar, öğretmen sendikalarının eylem ve grevleriyle katlanarak büyüdü. Tüm bu sorunlara yetmezmiş gibi, Eğitim Bakanı zaten fiziki durumları sorunlu olan ve boşaltılan okullarda “tam gün eğitim” adı altında (popülizm yaparak) haftada iki gün öğleden sonraları da ders koyarak “eğitimde süre” tartışmalarını da ekledi. Öğretmenleri ve sendikalarını susturmak için harekete geçildi. Eğitimde çözüm bekleyen onlarca sorun varken, gündemi değiştirmek adına atılan bu adımlar, öğretmen sendikalarının eylem ve grevleri ile karşılanınca,  kışkırtıcı ve cezalandırıcı yaklaşımlarla, çoğu zamanda yanlış insanlardan kesintiler yapılacak şekilde haksız ve iki katına varan grev kesintileri; yurtdışı seyahat yasaklamaları, tehdit ve uyarılarla öğretmenlerin gücü kırılmaya çalışılmış, toplumun tek ses veren eğitimli yapısı da susturulmak istendi. Bu süreçte konuları karıştırmak adına öğretmenlere görevleri olmayan konularda görevler verilerek, kamunun ve Bakanlığın tüm güçleri, kendi personeli olan öğretmenlere karşı uygulandı. Öğretmenlerin yurtdışı izinleri konusu yasaya göre Daire Müdürlüklerinde olması gerekirken, Bakan kendi uhdesine alarak tam bir  “saray önü siyasetçisi” gibi istediği veya partili olan öğretmene vermiş; istemediğine de yasak koymuştur. Mahkemeler bu konularda açılmış yüzlerce davaya bakmak zorunda kalmıştır. Diyeceksiniz ki “Tüm bunları niye anlatıyorsun?”… İki yıl önce başlayan bu sürecin nasıl başladığını ve geçen sürede eğitimin ana yürütücülerinin yaptığı kavgayı bilmek lazım.  Çünkü, filler tepişir çimenler ezilir… Sebebi yazımızın özünde ise, bu yıl şubat tatiline girilirken, yapılması gereken bir çok iş vardı. Biriken öğretmen eksiklikleri, yapılması gereken okul müdürü ve müdür muavini nakilleri ve atamaları, bu nakil ve atamalara bağlı boşalacak öğretmen mevkileri ile emeklilikler nedeni boşalan kadroların görevlendirmelerle doldurulması eğitimde boşluklar oluşmaması adına önemli işlerdi. Tabii konu birçok öğretmenin yerinin geçicilerle doldurulması olduğunda siyaset devreye girer. Eğitimdeki yasalar ve Öğretmenler Yasası ile bağlı tüzüklerine göre yapılması gereken bu işlemler, yıllardır Eğitim Bakanlığı’nın ilgili Daire Müdürü veya görevlendirdiği uzmanlarca sendikalarla istişarelerle yapılırken, geçen hafta okulların açılmasına sayılı günler kala Sayın Bakan’ın kararı ile tek taraflı olarak yapılmasına karar verilmiş. Yani öğretmenlerin tarafsız ve uzman kişilerin denetiminde yapılmasını istediği bu hassas işlemleri engellemek ve ayrıca okullar açılırken, tüm yasal süreçler ve teamüller ortadan kaldırılarak, öğretmen sendikalarını kışkırtarak yine çatışma yolunu seçmiştir. KTOEÖS, öğretmenlerinin örgütlü gücü olarak böyle bir saldırıya anında karşılık vererek, “hodri meydan” dercesine 2. dönem boyunca öğleden sonra yapılacak tüm derslere boykot ilan ederek, üyelerinin öğleden sonraki derslerine girmeyeceğini açıklamıştır. 2'inci dönem mart ayı hariç genellikle sosyal faaliyetler, yarışmalar ve törenlerle geçen bir süreçtir. Bu dönemde böyle kışkırtmacı kararlarla, öğretmen ve sendikasını kışkırtan Eğitim Bakanı ateşle oynadığının farkında olmalıdır. Okullarda havaların da ısınması ile gençlerin daha dinamik bir yapıya büründükleri ve okul dışı faaliyetlerin de artacağı bir dönemde, böyle bir kışkırtma ile okuldaki öğrencilerin kontrol edilmesi ve okulların güvenliğinin nasıl sağlanacağı konuları önem arz etmektedir. Öğretmenlerin büyük çoğunluğunun eylem ve grevler nedeni ile okullarda görev almayacağı öğleden sonraları, çocuklar ve aileleri için okul idareleri için güvenlik sorunları yaratacağı ve tehlikelerle boğuşmak zorunda kalınacağı hiç mi düşünülmedi? Ya da düşünülmüş ve bir başka beklenti ile mi buralara gelinmiştir? Bunları yaşayarak göreceğiz… Birilerinin, eğitim ve çocuklarımız üzerinden tehlikeli oyunlar oynadığı ortadadır, bakalım sonu nereye varacak. Eğitimde bir an önce, son yaşanan ve belki de yaşanacak olayları ve geçmişteki tüm sorunları toparlayarak, bir masa etrafında oturmak, çözüm yolları aramak için kararlar üretilmelidir. Eski bir eğitimci ve ayni zamanda bir veli olarak, yaşanan bu çatışma ve kavgalardan eğitim adına kaygı duymakta olduğumu belirtmek isterim. Eğitimde tüm paydaşların katıldığı, sorunların çözümü ve yeni uygulanabilir eğitim sistemleri konusunda fikirlerin konuşulduğu, çözümler üretebilen bir sistemin yaratılacağı, yeniden yapılanma modellerinin konuşulacağı yeni eğitim dönemlerinin başlamasını, toplum  ve ülkem adına çok önemsiyorum. Akıl ve bilim rehberimiz olsun. Kalın sağlıcakla... YAZI/ OZAN ÇOLİ