Öğretmen mücadelesi, toplumla buluştu: Toplumsal varoluş yürüyüşünden notlar…
Meclis önünde yakılan ilk ateşle birlikte, hükümete sürenin başladığı ve ilgili tüzüğün hiçbir gerekçesinin bulunmadığı; toplumun ve partilerin tabanlarından gelen on binlerce insanın, demokratik, laik ve Atatürk ilke ve devrimleri çerçevesinde birleşerek, Toplumsal Varoluş Hareketi’ni sarsılmaz bir irade ile desteklediği ilan edilmiştir.
Ozan Çoli
Aylardır öğretmenlerimizin başlatmış olduğu, bilim dışı siyasal İslam’ın eğitimde, kitaplarda, öğretmende, öğretim programlarında, tarikatlarda, Kur’an kurslarında ve son olarak da ısmarlama bir biçimde kurdurulan sarı sendika ve çağrıları ile kuşatılmış hisseden toplumun; laik, aydınlık ve nitelikli eğitim ile devletin devamının sağlanması mücadelesinde, bone-bandana tüzüğünün Eğitim Bakanı tarafından yangından mal kaçırırcasına, uyulması gereken yasal prosedürler dışlanarak bir gecede geçirilmesi ve yalnızca üç öğrenci ile velisinin gerekçe gösterilerek uygulamaya konması, tüm toplumda ve örgütlerde soğuk duş etkisi yaratmıştır.
Olayları izleyen toplum ve örgütler olağanüstü bir refleks göstererek harekete geçmiş ve “Bu kadarı da yeter!” demiştir.
Öncelikle 40 civarında örgüt, öğretmenlerin verdiği mücadeleye destek olacaklarını açıklamış ve üç gün sonrasına, 8 Nisan 2025 tarihinde, Citroen Işıkları diye bilinen noktada toplanma çağrısı yapılmasına karar verilmiştir.
Sonrasında toplumsal varoluş mitingine katılıp destek vereceğini açıklayan sendikalar, siyasal partiler, birlikler, odalar, dernekler ve sivil toplum örgütlerinin sayısı 70’lere ulaşmıştır.
8 Nisan 2025 Salı günü saat 18.00’de belirtilen noktada toplanılarak, “Toplumsal Varoluş Mitingi”nde “Geçit Yok!” sloganı ile 20 binlere varan insan seli, siyasal İslam’a ve örgütlenmelerine karşı toplumsal örgütlü güçlerini birleştirerek, çağdaş ve laik devlet yapısına sahip çıkmış, Atatürk ilke ve devrimlerine sıkı sıkıya bağlılık iradelerini güçlü bir şekilde vurgulamıştır.
TOPLUMSAL VAROLUŞ YÜRÜYÜŞÜNDEN NOTLAR...
Toplanma yerine erken giden bir kişi olarak sendika yöneticilerinde başta “başarısız olma lüksümüz yok” diyen, “mücadeleyi sürdürecek yeterli insan gelir mi” gibi endişeler vardı. Ancak saatler 18.15’i gösterdiğinde binlerce insan akın akın oraya gelmekteydi.
Kortej oluşturulmaya başlandığında, başı önce 200 metre ileriye çekildi; sonra 400 metreye ve en sonunda Dereboyu yolu ile eski Kıbrıs Türk Hava Yolları binasına giden yolun kesiştiği kavşağa kadar uzatıldı. Mahşerî bir kalabalık vardı. Tüm Dereboyu yolu insan seliydi.
Davullar, trampetler, pankartlar ve başkanlar eşliğinde yürüyüş başladı. Yol kenarındaki kafelerden, restoranlardan yüzlerce kişi korteje katıldı.
Yol boyunca apartmanlardan, balkonlardan, pencerelerden destek belirten yüzlerce kişi, elde yazılmış karton destek yazıları sallıyordu. Bir evin penceresinde bir kız ve kadın, kocaman bir Pikachu ile bizlere el sallıyorlardı.
Eski Pronto kavşağında ve “Cadının Yeri” diye bilinen kavşakta, güzel giyimli yaşlı teyzeler ellerinde destek yazılarının bulunduğu karton parçaları ile kalabalığı destekliyor, “Biz yürüyemiyoruz ama kalbimiz sizinle!” diyerek olabildiğince yüksek bir sesle destek veriyorlardı.
“Silihtar”ın oradan geçerken çok iyi göremediğim bir nedenden dolayı bir kargaşa yaşanmış, kortej bir ara durarak farklı sloganlar atmıştır.
İlgimi çeken en ilginç slogan, genç kızların ve kadınların yoğun olduğu bir gruptan gelmiştir. Slogan, eski kız çocuklarının oyunlarından esinlenerek defalarca tekrarlanmıştır:
“Ersin pabucu yarık, gel dışarıya oynayalım!”
Girne Kapısı’ndan geçerek Şehitler Abidesi, T.C. Elçiliği ve Cumhuriyet Meclisi üçgenindeki noktaya ulaştığımızda, hem Girne Kapısı yönünden hem de sahnenin arkasında kalan Dereboyu yolundan binlerce insan miting alanına akıyordu.
Son olarak baktığımda, Şehitler Abidesi ile Lefkoşa Türk Lisesi girişi arasında bulunan beş şeritli geniş yol ve Kuğulu Park’ın içi dahil, her yer insanla dolmuştu.
Miting, yürüyüşe destek veren örgütlerin başkan ve sözcülerinin coşkulu konuşmaları ve Sol Anahtarı grubunun müzikleriyle, kültürümüze, yaşam biçimimize ve toplumsal varlığımıza; çağdaş, bilimsel ve laik eğitime; Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkan tarihi bir yürüyüş ve miting olmuştur.
Toplumsal Varoluş Yürüyüşü ve Mitingi’nin yapıldığı ve hükümete “Yaşantımıza dokunma!” mesajlarının verildiği anlarda, halk tarafından ilginç ve komik lakaplarla anılan Eğitim Bakanı, karşı çıkılan tüzüğü anlamsız bir şekilde, adeta “Size ve kalabalıklara meydan okuyorum” dercesine kuruldan yeniden geçirerek, siyasal İslam ile birlikteyiz mesajı veriyordu.
Bu süreçte hükümetin büyük ortağı UBP içinde kırılmalar yaşanmakta; toplumsal güçlerin yanında, laik ve bilimsel eğitime ve devlet düzenine destek verenlerin açıklamaları artarak devam etmektedir.
Yine hükümetin küçük ortağı YDP’nin provokatif başkanı Arıklı’nın toplumu geren ve bölücülüğü körükleyen açıklamaları, toplumsal varoluş güçlerinin daha da kenetlenmesine ve mücadelenin artırılarak sürdürülmesine sebep olmaktadır.
Toplumsal Varoluş Güçleri’nin açıkladığı mücadele ateşlerinin yakılması ve hükümete verilen 15 günlük süre içerisinde toplumu geren tüzüğün geri çekilmemesi halinde süresiz eylem ve grevlere başlanacağı uyarısı, kaos içerisindeki hükümeti sıkıştıracak net bir mesaj olmuştur.
Son olarak, 14 Nisan 2025 Pazartesi akşamı saat 18.00’de, toplumsal mücadele ateşlerinin ilki, Cumhuriyet Meclisi önünde örgütler tarafından yakılacağı duyurulmasına rağmen, halka doğrudan bir çağrı yapılmaksızın, binlerce insanın Meclis önünde toplanarak ilk ateşi yakması, toplumun bu mücadelenin takipçisi olduğunu da göstermektedir.
Meclis önünde yakılan ilk ateşle birlikte, hükümete sürenin başladığı ve ilgili tüzüğün hiçbir gerekçesinin bulunmadığı; toplumun ve partilerin tabanlarından gelen on binlerce insanın, demokratik, laik ve Atatürk ilke ve devrimleri çerçevesinde birleşerek, Toplumsal Varoluş Hareketi’ni sarsılmaz bir irade ile desteklediği ilan edilmiştir.
Görünen odur ki, bu oyunlar ve siyasi entrikalar, sokaktaki mücadele ile sonlandırılacaktır.
Kalın sağlıcakla…