Eylül ayına sayılı günler kala, eğitimde mevcut durum ne?
2025-2026 Eğitim ve Öğretim yılının başlamasına sayılı günler kalmışken, eğitimin durumu hakkında iki öğretmen sendikasının açıklamaları dışında kimsenin umurunda olmadığı görüntüsü vardır.
Ozan Çoli
Ağustos ayının ortalarına geldiğimiz bu günlerde, ülke gündeminde sıcaklar, elektriklerin uzunca bir süre kesilmesi, zamlar, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, kazalar, yapay zeka destekli kameralar, cezalar, yolların durumu, velhasıl hep hükümetin yaptıkları veya yapmadıkları gündemi yaratıyor. Sorunların çoğunluğu hükümet kaynaklı icraatlar.
2025-2026 Eğitim ve Öğretim yılının başlamasına sayılı günler kalmışken, eğitimin durumu hakkında iki öğretmen sendikasının açıklamaları dışında kimsenin umurunda olmadığı görüntüsü vardır.
Hâlbuki eğitim, toplumun 3/2’sini (üçte ikisini) ilgilendiren, 58 bin öğrenci ve bir o kadar da aileyi kapsayan bir gelecek konusudur.
Öğretmen atamaları konusunda, Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanının en son açıklamasında, Genel Ortaöğretim Dairesi ve Mesleki Teknik Öğretim Dairesi kadrolarının, seçim yasaklarına takılacağı duyurulmuştur.
Böyle bir durumda okulların yüzlerce öğretmenin ataması yapılmadan açılacağını kimse göremiyor mu?
Eğitim Bakanlığı bu konuda, daha önceden de yazdığım üzere, Bakan ellerini ovuşturarak eylem planını yapmıştır. Bakan’a yakınsanız geçici bir süre (sözleşmeli) öğretmen alarak, gecikme de olsa ihtiyaçlara cevap verecektir. Tabii siyasi olarak taraftarı iseniz.
Hatırlayacak olursanız, geçen yıl 4 ay boyunca 55 öğretmen eksikliği nedeni ile 1.100 ders saati boşa geçmiş, eğitimde büyük kayıplar yaşanmıştı. Kimin umurunda…
Öğretmen atamalarının yapılmadığı ve geçici çözümlerle idare edilmeye çalışılan dönemler, pedagojik olarak da öğrencilerde ve okullarda psikolojik sorunlara neden olmaktadır. Basit olarak anlatmaya çalışırsam, bir derse öğretmen 15 gün bile geç başlasa, orada sorunlar başlar. Aynı sınıfta öğretmen hem 15 gün geç başlayıp sadece 2 ay görev yapıp ayrılırsa, bu durumda o sınıf ve dersin kayıplarından çok, öğrenci üzerinde yaratacağı büyük etkiler her şeyden daha önemlidir. Üç aylık bir devrede aynı sınıf ve derse 3 ayrı öğretmen girmişse o ders bitmiş demektir.
Ayrıca okul sistemi ve okul idaresi de değişen öğretmenin okula uyumuna göre sürekli program ve düzenlemeler yapmak durumunda kalacaktır.
Bunları neden anlatıyorum? Yukarıda belirttiğim olaylar, bu yıl (2025-2026) onlarca okulda, yüzlerce öğretmen ve binlerce öğrenci için yaşanacak eğitim gündemidir. Ama hiç önemsenmiyor.
Bu konularda Eğitim Bakanı ve sorumlular gayet rahat; yeter ki bunları konuşmayıp, yazıp çizmeyin, sorun haline getirmeyin.
Çocuğu okula gidecek aileler bu durumlardan habersiz mi? Neden sessiz kalıyorlar?
Yine bu yıl okullarda başka bir sorun, okul planlamalarını yapacak, bina ve sınıfların tadilatı ile yazdan kalma bahçe düzenlemeleri ile tuvaletlerin sağlıklı bir şekilde çalışır olması konularında bakımların yapılmasını sağlayacak olan yönetim kadrolarının boş olması ve bekledikleri yerlere nakillerinin yapılmaması; bu duruma bağlı olarak da eksik kalan müdür ve muavin kadrolarının doldurulmaması, okul işleyişlerinde aksaklıklara yol açacaktır. Eksik olan müdür, muavin ve atölye şefliklerinin doldurulmadığı okullarda bu işler nasıl yapılacak ve okullar yeni eğitim yılına nasıl hazırlanacak?
Okul binalarının ve altyapı sorunlarının deprem risk çalışmaları konusu 3’üncü yıla yaklaşırken ne durumdadır? Bilen var mı?
Son olarak Mühendisler Odası’nın deprem risk sıralamasında, devlet okullarında GOÖD ve MTÖD’ne bağlı 18 okulda toplam 42 bina deprem riski taşıyordu. Daha dün, 10 Ağustos 2025 tarihinde yanı başımızda, Türkiye’nin Balıkesir bölgesinde 6,1 büyüklüğünde bir depremle sarsılması hepimizin yüreğini ağzına getirmiştir. Depremler bölgemizin ve ülkemizin gerçeği iken ve 3 yıla yakın bir sürede okullar özelinde hiçbir ilerleme kaydedilmediği görülen ülkemizde, depremin olması durumunda neler olacak?
Toplum, hükümet ve Eğitim Bakanlığı bu konuda işleri neden ve nasıl bu kadar ağırdan almaktadır?
Ayrıca Eylül ayında da bölgemizin aşırı sıcaklara maruz kalacağı bildirilirken, elektrik sorunlarımızın had safhaya ulaştığı bir dönemde, 5 bine yakın öğrenci ve yüzlerce öğretmen, eğitime uygun olmayan konteynerlerde nasıl bir eğitim yapacaktır?
Yine müfredatlar konusunda, dünya genelinde eğitim otoritelerinin, okul öncesi eğitimden tutun da lise ve mesleki eğitim konularına kadar, eğitimde beceri geliştirme programları ve teknolojik gelişmelerin eğitim programlarına uyumu çalışmalarını yaptığı; teknik ve özel becerileri hızla güncellediği bir süreç yaşanırken, biz ne yapıyoruz?ü
Müfredatlarımızın içeriğinden yerelliği, üretimi destekleyen programları, beceri kazandıracak dersleri çıkararak; daha muhafazakâr, sorgulamayan, toplumsal konulardan uzaklaşan, itaatkâr bireyler yetiştirecek, Araplaşma politikalarına uygun dersler ve programlar koyuyoruz. Üstelik de Atatürkçü, laik eğitimden uzaklaşarak.
Tüm bunların amacı ne? Niye dünyanın tersine gidiyoruz?
Kitaplar yazılacak kadar konu eğitimde sorun olarak biriktirilmiştir. Eğitim Bakanlığı, sorunları çözen ve ileriyi planlayan bir bakanlıktan çok, sorun üreten bir merkeze dönüştürülerek, Kıbrıslı Türklere yapılmak istenen nedir?
Yeni eğitim yılında benzer yüzlerce konu ile sizlerle birlikte olacağız.
Kalın sağlıcakla…