Bağımsızlık Yolu: Tatar’ın karşısında, Erhürman’ın ensesindeyiz!

Bağımsızlık Yolu, 19 Ekim 2025 tarihinde gerçekleştirilecek olan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ile ilgili tavrını, bugün Bağımsızlık Yolu Parti Genel Merkezinde yapılan basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaştı.

Kıbrıslı Gazetesi
08/09/2025 14:25
Bağımsızlık Yolu: Tatar’ın karşısında, Erhürman’ın ensesindeyiz!

Bağımsızlık Yolu, 19 Ekim 2025 tarihinde gerçekleştirilecek olan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ile ilgili tavrını, bugün Bağımsızlık Yolu Parti Genel Merkezinde yapılan basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaştı.

“SEÇİM, TATAR’DAN KURTULMA SÜRECİ OLARAK GÖRÜLÜYOR”

Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi’nin almış olduğu kararı açıklayan Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, halkın büyük bölümünün bu seçimi “2020 seçimlerinin üçüncü turu” olarak gördüğü, temel beklentinin ise Cumhurbaşkanlığı makamını işgal ettiği ifade edilen Ersin Tatar’ın görevden uzaklaştırılması olduğu belirtildi.

Basın açıklamasında, Tatar’a karşı duyulan öfkenin; 2020 seçim sürecinde yaşanan müdahaleler ve irade gasbı, iki devletçi politikaların Kıbrıslı Türkleri siyasal açıdan hiç olmadığı kadar izole etmesi ve hükümetin ekonomik, sosyal ve yapısal krizleri derinleştirmesi şeklinde üç başlıkta toplandığı kaydedildi. 

Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Kıbrıslı Türkleri “en izole ve en saygınlıktan yoksun döneme” sürüklediği ifade edilen açıklamada, “Kıbrıslı Türklerin kendi kimliğiyle dünyaca tanınmış bir statüye kavuşmasının yolu, birleşik federal Kıbrıs’tan geçmektedir” denildi.

“Tatar’ın görev süresi boyunca KKTC’nin tanınması için somut bir adım atmadığı, aksine Türkiye’den gelen talimatları uygulamakla yetinen bir figüre dönüştüğü” vurgulanan basın açıklamasında, mevcut dönemin Kıbrıslı Türklerin “en izole ve saygınlıktan yoksun dönemi” olduğu yinelendi.

“ERHÜRMAN’IN MUĞLAK TAVRI ENDİŞE YARATIYOR”

Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi’nin aldığı kararda, Tatar karşısında en güçlü aday konumundaki Tufan Erhürman’a da eleştiriler yöneltildi.

Erhürman’ın federal çözüm başta olmak üzere, anayasa değişiklikleri ve Kıbrıs sorunundaki pozisyonu gibi kritik konularda net bir duruş sergilemekten kaçındığı belirtilerek, “Erhürman’ın muğlak tavrı, kendisine eleştirel destek vermemizi dahi mümkün kılmamaktadır” ifadesine yer verildi.

“BOYKOT SEÇENEK DIŞI”

Bağımsızlık Yolu, seçimlere dair “boykot” seçeneğini ise reddettiklerini açıkladı. Açıklamada, düşük katılımın seçimleri geçersiz kılmayacağı, bu yaklaşımın “toplumu edilgen bir pozisyona sürüklediği” ve halkın öz gücüne dayalı mücadelenin önünü tıkadığı vurgulandı.

“Seçimleri dışarıdan bir kurtarıcı beklemenin değil, örgütlü mücadelenin bir parçası olarak görüyoruz” denilen açıklamada, sandığa gitmemenin mevcut düzeni beslediği ifade edildi.

“ADAY ÇIKARMIYORUZ, MÜCADELEYE DEVAM”

Bağımsızlık Yolu, 2025 seçimlerinde aday göstermeyeceğini açıklarken, tutumlarını “Ersin Tatar’ın sembolize ettiği irade gasbına karşı durmak, ancak aynı zamanda Erhürman’ın da ensesinde olmak” şeklinde özetledi.

Parti, seçimleri toplumsal mücadelenin yalnızca bir cephesi olarak gördüklerini, esas değişimin halkın örgütlü gücüyle gerçekleşeceğini vurguladı.

“MESELE ŞAHISLAR DEĞİL, PROGRAMLARDIR”

Açıklamanın sonunda Bağımsızlık Yolu, “meselemiz şahıslar değil, siyasal programlardır” diyerek, seçimlerden sonra da federal çözüm mücadelesini sürdüreceklerini ve külliyeye oturacak her ismin üzerinde baskı kuracaklarını belirtti.

Bağımsızlık Yolu, esas zaferin sandıkta değil, hayatın her alanında verilen uzun soluklu, programa dayalı, örgütlü mücadele ile kazanılacağını ifade ederek basın açıklamasını sonlandırdı.

Emekçinin partisi Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi’nin almış olduğu kararın tam metni şöyle;

“TATAR’IN KARŞISINDA, ERHÜRMAN’IN ENSESİNDEYİZ!”

Emekçinin Partisi Bağımsızlık Yolu olarak, 2025 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yürüttüğümüz değerlendirme ve tartışmalarda, seçime dair alınacak en doğru tutumun ne olduğuna dair uzun ve zorlu bir sürecin içinden geçtik. Tutumuzu belirlerken, parti organlarımızda yürütülen çok yönlü değerlendirmeleri, halkın nabzını tutma çabalarımızı, üyelerimizin yaklaşımlarını ve beklentilerini, teorik-pratik tartışmaları, sokaktan yansıyan somut tespitleri, tarihsel koşulları, toplumsal dinamikleri ve mücadelenin seyrine dair öngörüleri dikkate aldık. Hem seçim tavrımızı hem de seçim sonrasında devam edecek olan toplumsal mücadelemiz için kılavuz olacak değerlendirmelerimizi bu metinle ortaya koymaya çalıştık.

Sürece dair en net tespitimiz odur ki; halkımız, oldukça haklı sebeplerle, 2025 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Ersin Tatar’dan ve temsil ettiği irade gaspından kurtulma süreci olarak görmektedir. Seçimle ilgili sokaktan yansıyan en temel beklenti; Tatar’ın işgal ettiği Cumhurbaşkanlığı makamından sökülüp atılmasıdır. Toplumdan Tatar’a yönelen öfkenin kökleri üç ana ayakta yoğunlaşmaktadır: 1- 2020 seçim sürecine ilişkin müdahaleler ve irade gaspıyla temellenen meşruiyet sorunu, 2- Tatar’ın sürdürdüğü iki devletçi çizginin Kıbrıslı Türkleri siyasal açıdan hiç olmadığı kadar izole etmesi, 3- Tatar’ın ve iki devlet politikasının destekçisi UBP-DP-YDP hükümetinin toplumu ekonomik, sosyal ve yapısal çöküşe sürüklemesi.

Kıbrıslı Türklerin ciddi bir kesimi bu seçimi 2020 yılında yaşanan müdahale, hile ve skandallara verilecek bir yanıt olarak algılamakta, bu seçime adeta “2020 seçimlerinin üçüncü turu” olarak bakmaktadır. 2020 yılında halkın iradesini gasp edenlerin bir maşa olarak kullandığı Tatar, 5 yıl boyunca adeta atanmış bir memur olarak talimatları eksiksiz yerine getirmiş, emir alıp uygulamaktan başka bir vasfı olmadığını herkese kanıtlamıştır. Ersin Tatar ve onu koltuğa taşıyan AKP-MHP iktidarı, yıllardır ‘federasyon zaman kaybıdır, iki devletli çözüm ve kktc’nin tanınması için çalışacağız’ iddiasını tekrarlamaktadır. Ancak ortada bir gerçek vardır: Tatar, görev süresi boyunca, ne kktc’nin tanıtılması yönünde somut bir diplomasi hamlesi yapmış, ne de bunun için bir yol haritası ortaya koymuştur. Aksine, sırtını Türkiye egemenlerine yaslayıp, koltuğunu milliyetçi nutuklarla idare eden, görev süresini kişisel emeklilik tatiline çevirmiş bir cumhurbaşkanına dönüşmüştür. Bugün Kıbrıslı Türk toplumu, Tatar döneminde, 2000’li yıllardan bu yana en izole, en tanınmamış, en saygınlıktan yoksun dönemini yaşamaktadır. Tatar’ın cumhurbaşkanlığı makamını işgal ettiği her saniye, takiyeci iki devlet politikasının sürdürüldüğü her aşama; Kıbrıslı Türklerin varlığını görünmez kılan bir vakit kaybıdır. Tatar dönemi bir kez daha göstermiştir ki; Kıbrıslı Türklerin kendi doğrularıyla, kendi yanlışlarıyla, kendi kimliğiyle dünyaca tanınan bir statüye sahip olmasının yolu, siyasal anlamda eşit öznesi olduğu birleşik federal Kıbrıs’tan geçmektedir. Tatar’a yönelen öfkenin bir başka ayağı ise, iki devlet politikasının hükümetteki temsilcilerinin yaptıklarının ve yapmadıklarının sorumluluğunu paylaşıyor olmasıdır. UBP-DP-YDP hükümeti halkın gündelik sorunlarına çare üretmek bir yana dursun, talancı sermaye sınıfının temsilciliğini en iyi şekilde yapmakta ve Kıbrıs’ın kuzeyindeki toplumsal yaşamı içinden çıkılmaz bir cehenneme çevirmektedir. Yolsuzluklar başta olmak üzere, kamusal hizmetlerdeki tahribat, yoksullaşma, enflasyon, ultra zenginler ve halk kesimleri arasında giderek artan eşitsizlik, eğitim ve sağlık başta olmak üzere halkın hak ettiği kamusal hizmetleri alamaması, plansız nüfus politikaları, asgari ücret, enerji kesintileri, altyapı sorunları, dinsel gericiliğe açılan alan, ardı arkası kesilmeyen skandallar, saymakla bitmeyecek kadar yapısal sorun ve her yerinden çürüyen mevcut rejim, halkta derin bir gelecek kaygısı ve mevcut siyasal hattın temsilcilerine karşı öfke yaratmış durumdadır. Bağımsızlık Yolu olarak, halkta Tatar’a karşı yönelen meşru öfkeyi ve değişim istencini paylaşıyor, Tatar’ın ve temsil ettiği siyasal hattın karşısında olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz.

Emekçinin partisi Bağımsızlık Yolu olarak, siyasal eşitliğe dayalı, Kıbrıslı Türklerin dünyaca tanınmış bir statüye kavuştuğu ve adanın birleştiği federal bir çözümün savunucusuyuz. Anti-emperyalist bir çizgide, İngiliz üsleri başta olmak üzere adadaki tüm yabancı güçlere karşı halkların söz, yetki, karar ve iktidar hakkını savunan, sınıf mücadelesini programının merkezine koyan, “Bağımsız Kıbrıs”ı şiar edinmiş devrimci bir partiyiz. Özellikle iki turlu seçimlerde, sol siyasetlerin mutlaka kendi adayları aracılığıyla sözlerini duyurmasının gerekliliğine inanıyoruz. Böylesi çok adaylı bir propaganda sürecinin, emek eksenli fikirlerin kitlelere ulaşmasına vesile olmasının yanı sıra, dâhil olan tüm siyasetler üzerinde sola çeken bir çapa etkisi yaratarak -seçilememesi ya da ikinci tura kalamaması hâlinde dahi- siyasetin yönünü etkilediğine kaniyiz. Fakat geldiğimiz noktada süreç; toplumdaki güçlü değişim isteği bizi bambaşka bir tabloya taşıdı. Beklenen iki turlu geniş bir yarış değil, ağırlıklı olarak iki adayla sınırlı ve muhtemelen tek turda bitecek bir seçim atmosferi oluştu. Toplumun çok geniş bir kesimi, Ersin Tatar'ın temsil ettiği irade gaspına duyulan tepkiyle, değişim arzusunu bir arada göstermek istediğini ortaya koydu. Ne var ki, ortaya çıkan alternatif aday, federasyoncu bir programla kesin bir çizgi sunmaktan, kararlı ve net bir liderlik sergilemekten kaçınmaktadır. Tutumumuzu belirlerken, bugün kitlelerde hâkim olan “2020’nin üçüncü turu” algısını, federal çözümü savunan çevrelerde oluşan “oylar bölünmesin” hassasiyetini dikkate alıyoruz. Siyasi iklim ve güncel ihtiyaçlar böylesi muğlak bir adayın etrafında toplumun birleşmesini getirse de, yerine konacak siyasetin niteliğini tartışmadan kabul etmenin, yeni hayal kırıklıklarına sebep olabileceği uyarısını bugünden yapma sorumluluğunu taşıyoruz.

Tüm bu değerlendirmelerin ışığında, emekçinin partisi Bağımsızlık Yolu 2025 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde aday göstermeyerek, “Ersin Tatar’ın sembolize ettiği irade gaspını alaşağı etmekten yana” tavır almaktadır. Ancak partimiz kendisini Ersin Tatar’ın karşısında konumlarken, Erhürman’ın da ensesinde olduğunu vurgulama gereği duymaktadır. Çünkü Erhürman’ın federal çözüm gibi temel bir mücadele alanında dahi ortaya net bir duruş koymaktan kaçınan tavrı, son seçimlerde Mustafa Akıncı için açıkladığımız eleştirel desteği bile kendisine vermemizi mümkün kılmamaktadır. Toplumun değişim istencini paylaşan ve federal çözüm mücadelesinin saflarında konumlanmış olan partimiz; doğallığında iki devletçi adayın karşısında, muğlak adayın ise ensesinde olacağını bir kez daha vurgular.

Federasyon mücadelesini, sahipsiz kalmasını göze alamayacak kadar önemsemekte olan partimiz, seçim sonucunda külliyeye yerleşen kim olursa olsun, ilk günden itibaren külliyenin üzerinde federal çözüm baskısını kurmakta kararlıdır. Bağımsızlık Yolu için mesele şahıslar değil, siyasal programlardır. Seçimler mücadelenin bir cephesi, durağıdır; ama esas zafer, halkın örgütlü gücüyle, hayatın her alanında verilen, programa dayalı, uzun soluklu mücadele ile kazanılacaktır.

#Bağımsızlık Yolu#Cumhurbaşkanlığı Seçimleri