Halk karar vermeli: Demokrasiyle mi, otokrasiyle mi yönetilecek?

Ozan Çoli
24/09/2025 10:45
Halk karar vermeli: Demokrasiyle mi, otokrasiyle mi yönetilecek?

Bir halkın yönetimi ile ilgili karar süreçlerinde, halk ve halkı temsil eden sivil toplum örgütleri, dernekler, kooperatifler, birlikler, sendikalar, partiler, “Nasıl yönetilmeliyiz?” başlıklı gündemlerle tabanlarının (halkın) beklentilerini alacakları bir süreci derhal tartışmaya açmalıdır.

Tüm bu kurum ve kuruluşların taban yoklaması sonucunda, halkın kararı gerçek demokrasi ve demokratik kural ve uygulamalarla yönetilmek oluyorsa, yerel halkın sorunlarını ve bu sorunların çözümlerine yönelik beklentilerini net ve açık bir şekilde, önümüzdeki seçimlere girecek parti ve siyasetçilerin önüne koymalıdır.

Yani bugünkü gibi hiçbir sorunu çözmeyen kısır gündemler yerine, yeni toplumsal gündemi belirleyerek, yakın geleceğimizle ilgili gündemleri oluşturmalı ve halkın önünü açmalıdır.

Aksi bir sonuca ulaşılması durumunda, hiçbir şey yapmaya gerek kalmaksızın, gelecek seçimlerden sonra sistem, zaten mevcut süreçlerle otomatik olarak otokrasi olacaktır.

KKTC’de devleti oluşturan hukuk kurallarında, Anayasa, yasalar ve işleyişle ilgili tüzüklerde, demokratik kurallar ve sosyal devlet uygulamaları ile katılımcı demokrasiden bahsedilirken; devleti yönetmek için seçilenler, atanmış kurum yöneticileri, partiler, kooperatifler, finans kuruluşları ve hatta sivil toplum örgütleri yöneticileri, otokratik yönetim şekilleri ve kendi gündemlerini koyarak toplumu yönetmeye devam etmektedir.

KKTC’nin bu yönetim yapısıyla gidebileceği çağdaş bir medeniyet yoktur.

Ülkemizde devleti oluşturan tüm kurallarda, Anayasa, yasalar ve işleyişle ilgili tüzüklerde, demokratik kurallar ve sosyal devlet ile katılımcı demokrasiden bahsedilmektedir.

Bu devleti yönetmek için seçilenler, atanmış kurum yöneticileri, partiler, kooperatifler, finans kuruluşları ve hatta bazı sivil toplum örgütleri yöneticileri, otokratik yönetim şekliyle kendi (şahsi) gündemlerini ortaya koyarak bizleri yönetmeye devam etmektedir.

Böyle bir yapının halka vereceği bir refah yoktur.

Otokrasinin bizi getirdiği güncel hayat işleyişinden, iyi bildiğim iki alandan örnekler vererek sizlere durumun vahametini anlatmaya çalışacağım.

Eğitim alanından vereceğim yaşanmış örneklerle, kural dışı otokrasinin nasıl işlediğini ve sonuçlarını görmenizi istiyorum.

Birinci konu, okullara kayıt konusunda tamamen siyasi çıkarlarla, kurallar esnetilerek, bükülerek yönetilen okullara öğrenci kayıt yöntemlerinden topluma kalan acı sonuçlardır.

Yıllar önce görev yaptığım bir lisede yaşanan bu olay, otokratik işleyiş sonucunda lisemizde ikisi erkek, biri de kız olmak üzere üç gencin ve ailelerinin yaşamak zorunda kaldıklarıdır.

Bahse konu bu lisede okuyan bir genç, okul kurallarına uymayarak hem okula hem de birçok arkadaşına zarar verdiğinden defalarca okul disiplin kuruluna gönderilmiş, her defasında daha ağır suçlarla disiplin kuruluna gelmeye devam etmiştir. En sonunda disiplin kurulu tarafından okuldan uzaklaştırma cezasına çarptırılarak okuldan uzaklaştırılmıştır. Sonraki yıl yaşayacağımız olaylarla konuyu tam olarak anlayacaktık.

Cezası gereği başka bir bölgede, benzer alanda bir okula gönderilmesine rağmen bu okula gitmemiştir. Askerlik çağına girince askere alınmış, ancak orada da rahat durmamış ve bir arkadaşının vurulmasına sebep olmuştur. Askerlik görevini tamamlamadan, ailesinin girişimleriyle tekrardan okumak isteğini beyan ederek askerlik görevini yarıda bırakıp ayrılmıştır.

Tam da o günlerde, hiç tanımadığımız bir aile ısrarla okul idaresiyle görüşmek istedi. Müdürüm’ün görevlendirmesi ile okul idaresi adına bu aile ile görüşme kararı aldık. Görüşmeye ikisi kadın (biri anne), bir adam (baba) ve tekerlekli sandalyede felçli durumda bir genç katıldı. Ayrıntılara girmeyeceğim ancak konu, yirmi yaşında bir gencin ömür boyu felç kalmasına sebep olan arkadaşının bizim okula kayıt yaptırmak istemesiydi.

Özetle, bir yıl önce disiplin cezası ile okuldan uzaklaştırdığımız bu gencin yeniden okula gelmesi durumunda birçok çocuğun zarar görebileceğini belirten, kendi yaşadıklarının başka ailelerin çocuklarının başına gelmesini istemeyen bu duyarlı aile bizi uyarıyordu.

Biz de konuyu dikkate alarak disiplin ve kayıt tüzüğüne göre bu gencin bir yıl dolmadan okulumuza dönme ihtimali olmadığını tespit ettik. Ancak 15 gün sonra zamanın daire müdüründen gelen yazıda, bu gencin okula kaydının yapılması gerektiği bildiriliyordu. Bakanlık “hiçbir gencin eğitim hakkı engellenemez” diyerek kaydı zorunlu tuttu.

Sonuçta, 19 yaşındaki bu öğrenci yeniden okula döndü. İlk günlerde gözetim altında tutmaya çalıştık ancak suç unsurları okul dışında sürüyordu. Kısa sürede uyuşturucu ticaretine karıştı ve sonunda yakalandı. Bu süreçte üç öğrencimizin hayatı karardı, kendisi de hapse girdi.

Tüm uyarılara rağmen bu sürece sebep olan otokratlar ise hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam etti.

Bu yıl okullarda gündeme gelen sınıf sayıları da otokrasinin başka bir göstergesidir. Meslek liselerinde 26, genel ortaöğretimde 40 öğrencinin altında, tercihen 30 kişi olması gerekirken sınıflar 47 kişiye çıkmıştır. Daire müdürlerinden gelen yazılarla bu yasa dışı ve çağ dışı durum sürdürülmektedir. Sonuçta çocuklarımızın eğitimi sekteye uğramakta, öğretmenler de büyük sorunlarla boğuşmaktadır.

Bir diğer örnek ise kooperatiflerdir. Kooperatifler kuruluş ilkeleri gereği en demokratik kuruluşlar olarak yapılandırılmıştır. Ancak devlet mekanizmaları tarafından denetlenmesi gereken bu kurumlar, tam tersine, bizzat devlet eliyle otokratik yöntemlerle yönetilmeye çalışılmaktadır. Kooperatiflerin yönetimlerine, ilgili alanla bağı veya bilgisi olmayan kişiler atanmakta, sonuçta kooperatifler batma noktasına gelmektedir. Binlerce kooperatif üyesi ve çalışanı bu uygulamalar nedeniyle geri döndürülemez zararlara uğratılmaktadır.

Sonuç olarak biz Kıbrıs Türk halkı olarak bir karara varmak zorundayız.

Ya devletin kuruluş anlaşmalarında ve Anayasasında yer alan katılımcı demokrasi kuralları doğrultusunda yönetilmesini talep edeceğiz, gerekirse bugünkü otokratik uygulamalara karşı yasama yoluyla önlemler alacağız; ya da anayasaya ve yasalara rağmen yönetenlerin uyguladığı otokratik yönetim devletine hızla evrileceğiz.

Kıbrıs Türk halkının ve devletinin bugün ve geleceği için en büyük sorun, demokratik yönetim şekli ve işleyişi konularında net bir karar vermemizdir.

Kalın sağlıcakla.

#kktc#seçim