İsrail'de işkence videosunu sızdıran askeri başsavcı tutuklandı

Filistinli bir tutukluya yönelik cinsel saldırı görüntülerinin sızması, İsrail’de hükümetle ordu arasındaki gerilimi tırmandırdı. Videoyu onaylayan Askeri Başsavcı Tomer-Yerushalmi tutuklanırken, Netanyahu hükümeti yargıya müdahale suçlamalarıyla karşı karşıya.

Kıbrıslı Gazetesi
04/11/2025 12:23
İsrail'de işkence videosunu sızdıran askeri başsavcı tutuklandı

Filistinli bir tutukluya yönelik cinsel saldırı görüntülerinin sızması, İsrail’de hükümetle ordu arasındaki gerilimi tırmandırdı. Videoyu onaylayan Askeri Başsavcı Tomer-Yerushalmi tutuklanırken, Netanyahu hükümeti yargıya müdahale suçlamalarıyla karşı karşıya.

Geçen haftaya kadar İsrail ordusunun en üst düzey hukukçusu olan Askeri Başsavcı Yifat Tomer-Yerushalmi, bugün “görevi kötüye kullanma” suçlamasıyla tutuklu.

Orduda hukukun üstünlüğünü korumakla görevli olan Tomer-Yerushalmi, Filistinli tutuklulara yönelik cinsel saldırı iddialarını içeren bir videonun sızdırılmasına onay verdiğini itiraf etti.

Bir zamanlar sağcı çevrelerin hedefi olan generalin ani düşüşü, İsrail’de ulusal bir skandala dönüştü ve işkence videosunun kendisinden bile daha büyük bir siyasi kriz yarattı.

CEZAEVİNDE İŞKENCE İDDİALARI

Olayın kökeni, Temmuz 2024’te Sde Teiman askeri cezaevinde yaşanan bir saldırıya dayanıyor.

İddialara göre, Gazze savaşı sırasında tutuklanan bir Filistinli, onlarca tutuklunun önünde İsrail askerleri tarafından cinsel saldırıya uğradı.

İsrail Askeri Savcılığı, olaya karışan askerler hakkında soruşturma başlatınca, sağcı politikacılar ve göstericiler cezaevi önünde protesto düzenledi; bazıları mahkeme binasını bastı.

Skandal, Ağustos 2024’te Kanal 12’nin videoyu yayımlamasıyla büyüdü. Uluslararası tepkiler üzerine İsrail hükümeti cezaevini kapatma kararı alsa da, eleştiriler dinmedi.

İTİRAF, İSTİFA VE KAYBOLUŞ

İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara, video sızıntısına ilişkin ceza soruşturması başlattıktan sonra Tomer-Yerushalmi görevden uzaklaştırıldı.

İki gün sonra istifa eden general, mektubunda “Tüm sorumluluğu kabul ediyorum” ifadelerini kullandı.

Ancak mektubunda daha çarpıcı bir bölüm vardı:

“Bazı kesimler, en ağır suçları işleyen tutuklulara bile yapılmaması gereken şeylerin farkında değil. Hukukun yanında durduğumuz için hedef olduk.”

İstifadan saatler sonra Tomer-Yerushalmi ortadan kayboldu.

Tel Aviv yakınlarında yapılan yoğun arama çalışmaları sonucu sahilde bulundu ve dolandırıcılık, görevi kötüye kullanma, adaleti engelleme ve gizli bilgi sızdırma suçlamalarıyla gözaltına alındı.

TEL AVİV YÖNETİMİNDEN SERT TEPKİ

Başbakan Binyamin Netanyahu, sızıntıyı “İsrail tarihinin en büyük itibar felaketi” olarak nitelendirdi.

Savunma Bakanı İsrael Katz, istifaya rağmen Tomer-Yerushalmi’nin rütbesinin geri alınacağını açıkladı.

Aşırı sağcı İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ise generali “hukuk kılıfı altında suç işlemekle” suçladı.

Katz, yalnızca bir hafta içinde Tomer-Yerushalmi’ye karşı yedi ayrı açıklama yaptı.

Beş asker, Şubat 2025’te Filistinli tutukluya yönelik saldırı suçlamasıyla iddianameye konu oldu ancak hepsi suçlamaları reddetti.

YARGI VE SİYASET ARASINDA YENİ ÇATIŞMA HATTI

Soruşturma, Netanyahu hükümeti içindeki yargı karşıtı kampanyayla birleşince daha da karmaşık hale geldi.

Adalet Bakanı Yariv Levin, Başsavcı Baharav-Miara’nın da “çıkar çatışması” içinde olduğunu öne sürerek onu soruşturmadan dışlamaya çalıştı.

Başsavcılık, bu girişimi “hukuka aykırı siyasi müdahale” olarak nitelendirdi.

Levin ise yargı kurumlarını hedef almaya devam ederek, “Yıllardır devletin kendi malıymış gibi davranan bir grup değiştiriliyor” dedi.

TANIK KAYIP, DAVA BELİRSİZ

Olayın merkezindeki Filistinli tutuklu, ABD arabuluculuğunda yapılan ateşkes anlaşması kapsamında Gazze’ye iade edildi.

Bu durum, askerlere yönelik davada tanığın ifade verememesi nedeniyle sürecin akıbetini belirsiz hale getirdi.

Yifat Tomer-Yerushalmi vakası, İsrail’de yargı, ordu ve siyaset arasındaki gerilimi bir kez daha gün yüzüne çıkardı.

Hukukun üstünlüğünü savunan bir generalin “devlet düşmanı” haline gelmesi, ülkenin Rabin suikastı sonrası en derin bölünmesini hatırlatıyor.