KKTC eğitim gündemi: Depreme dayanıksız okullar ve Mağusa’ya ilahiyat okulu
Kuzey Kıbrıs’ta gündemden düşmeyen, düşürülmeyen konular; Lefke’den Karpaz’a kadar ülke genelinde olası bir depremde çok riskli bulunan okullar ve okul binalarının durumu ile toplumun tüm karşı çıkışlarına rağmen Mağusa bölgesine yapılması öne çıkarılan ilahiyat okulu konusudur.
Ozan Çoli
Kuzey Kıbrıs’ta gündemden düşmeyen, düşürülmeyen konular; Lefke’den Karpaz’a kadar ülke genelinde olası bir depremde çok riskli bulunan okullar ve okul binalarının durumu ile toplumun tüm karşı çıkışlarına rağmen Mağusa bölgesine yapılması öne çıkarılan ilahiyat okulu konusudur.
Benim görüşüme göre bu konular çoktan çözümlenip halledilmeliydi. Ancak birilerinin ülke gündemini bu konularla meşgul tutmak istediği anlaşılmaktadır. Ülkemizde politika üretenlerin; politikacıların yolsuzluk, rüşvet, halkın mallarını peşkeş çekme ve kara para aklamanın peşine düşüp soruşturma yapması gerekirken, bu konularda yasal boşluklara düzenlemeler yaparak halka hizmet konularını öne çıkarmak yerine talimatlarla yürürlüğe konulan politikalarla çocukların anayasal eğitim hakları yok edilmektedir.
Çocukların gelişimlerini destekleyen, dini hoşgörü ve evrensel değerleri öne çıkaran öğretmenler itibarsızlaştırılmakta, soruşturmalara maruz bırakılmakta ve hatta adil olmayan, keyfi para cezalarıyla susturulmaya çalışılmaktadır. Kamu bütçesini kamu yararına kullanmayan; gerici ve çağ dışı dayatmalarla geleceği karartmaya çalışan; okul taşımacılığında çocuklarımızın canı pahasına çağ dışı, bakımsız otobüslere onay veren; öğlen aralarında çocuklarımızın aç kalmasına kayıtsız kalan bir Eğitim Bakanı; olası bir depremde çökecek okul binalarında çocuklarımızı sınıflara sokuyorsa; konteynerlerde (252 konteyner) “eğitim var” diyebiliyorsa; 60’tan fazla farklı ülkeden gelen çocuklarla kalabalık ve farklı dilleri konuşan sınıflarda “Türkçe eğitim veriyoruz” diyorsa; bütçe yetersizliği bahanesiyle okulların en elzem ihtiyaçlarını dahi karşılamayarak velilerin cebine el uzatıyorsa; okullardaki şiddet kültürü ve çeşitli suçlara karşın bir disiplin tüzüğü dahi hazırlayamıyorsa; beslenme ve sosyal alan sorunu yaşayan devlet okullarına hiçbir şey sunamıyorsa; özel eğitim ve rehberlik hizmetlerini sağlayacak öğretmenleri göndermiyorsa; okul bina güvenliği ve okul güvenliği konularında çözüm üretemiyorsa; öğretmen atamaları konusunda bile eşitsiz ve partizanca icraatlar ortaya koyuyorsa — eğitime, çocuklarımıza ve topluma verecek hiçbir şeyi yok demektir.
Sadece o makamları meşgul edip kendi çıkarlarını önceleyerek topluma ve çocuklarımıza zaman kaybettiren çıkarcı bir PO-Lİ-Tİ-KA-CI’dan başka biri olamazsınız.
Daha dün, Mağusa’ya ilahiyat okulu açabilmek için KKTC Anayasası’na aykırı işler yapmayı kendisine görev edinen bir bakan olarak; Bakanlar Kurulu’nu da peşinden sürükleyerek KKTC Meclisi’ne öneri getiren; Anayasa’ya ve yasalara aykırı bir şekilde Mağusa’ya ilahiyat okulu açılması konusunda Meclis’i de kullanarak “onay yasası” adı altında usule uygun olmayan bir konuyu, protokol bahanesini öne sürerek ülkeye ve yasal düzene meydan okumaktadır. Sonra da sade vatandaşları “yasalara uymuyorsunuz” diyerek cezalandırabilmektedir.
Yukarıda okuduğunuz konularda emin olun eksikler vardır; fazlası yoktur. Eğer bir sistem “başbakan, bakan, yönetici” halkına refah ve çağdaş medeniyet yerine yoksulluk; gelişim yerine biat öneriyorsa, bulundukları makamları hak etmiyor demektir. Topluma verecek hiçbir şeyiniz kalmadıysa ve hâlâ toplumdan almaya çalışıyorsanız, bu toplum bir gün sizlerden bunların hesabını sormasını da iyi bilir. Çağımız, boş politikalarla ve insanlara zaman kaybettirerek dünyadan daha da koparılacak bir çağ değildir. Hızla toparlanarak çağa ve dünyaya ayak uyduracak politika ve çalışmalarla dünyayı yakalamaya çalışmalıyız. Aksini düşünmek bile istemiyorum.
Kalın sağlıcakla…