Öğretmen mücadelesinde trajikomik ama bir o kadar da gerçek dayatmalar

Öğretmenler Yasası’ndaki değişikliklere karşı verilen mücadelenin ardından açılan ve yıllarca süren davaların geri çekilmesine rağmen, öğretmenlere yönelik yeni soruşturmaların başlatılması eğitim alanında tartışmaları yeniden alevlendirdi. KIBRISLI Gazetesi Yazarı Ozan Çoli, yaşanan süreci değerlendirdi…

Ozan Çoli
03/12/2025 09:40
Öğretmen mücadelesinde trajikomik ama bir o kadar da gerçek dayatmalar

Trajikomik, genellikle bir olayın ciddiyeti ve acısı ile o olaydaki absürtlük ya da gülünçlük arasındaki tezatlıktan doğan etkiyi ifade eder.

Absürtlük ise mantık, akıl ve gerçeklik dışı, anlamsız veya saçma olma durumudur.

Kamusal eğitimde, 2022 yılında Milli Eğitim Bakanlığı önünde, Eğitim Bakanı tarafından tek taraflı olarak zorlayarak dayatılan Öğretmenler Yasası’nda yapılmak istenen değişikliklere karşı öğretmen sendikalarının protestoları sırasında polisle karşı karşıya getirilen öğretmenlerin mücadelesi sonrasında, Eğitim Bakanı tarafından özellikle 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde “polisi darp etmek” suçlamasıyla mahkemeye çağrılan 22 öğretmenin uyduruk davaları, geçen 2 yıl içerisinde tam 14 kez mahkemeye taşındı. Savunma amaçlı duruşmaların ardından hükümetin avukatı olan savcılık makamı davaları geri çekmiştir.

Peki ama bu 22 öğretmenin, ailelerinin, avukatlarının, savcıların, mahkeme ve heyetinin 2 yılda 14 kez toplanmasının, çalışmalarının ve kaygılarının bedelini ödeyen biri var mı? Bu uyduruk davayı zorlayan Eğitim Bakanı için bir yaptırım var mı? Maalesef yoktur.

Tek olabilecek yaptırım, seçim günü bu yaşatılanların hesabını siyaseten sormaktır; hepsi bu kadar.

Bu dava geri çekilirken, bu defa da 34 öğretmene yine uydurma gerekçelerle, anayasal ve yasal temel hakları olan, kendilerine yapılan dayatmalara karşı öğretmen sendikasının “KTOEÖS” düzenlediği eylem ve grevlere katıldıkları için soruşturmalar açılıyor.

Öğretmenler, verdikleri mücadeleden korkutularak yıldırılmaya çalışılıyor.

Bu işler öyle emrivaki ve uyduruk yürütülüyor ki, soruşturma açılan 34 öğretmenden biri beden eğitimi öğretmeni olduğundan ve soruşturmanın konusu olan günde okulunu temsilen okul maçında öğrencilerinin başında görevli olduğu bile göz ardı edilerek ona da soruşturma tebliğ edilmek isteniyor. Bu esnada okul idaresi tarafından (okul maçında olduğu) bilgisi verilince, bu öğretmen listeden çıkarılarak soruşturma açılan öğretmen sayısı 33’e düşürülüyor.

Peki sizler, aklı başında insanlar olarak tüm bu süreçlere baktığınızda ne anlıyorsunuz?

Benim naçizane fikrim, anladığım şöyledir:

Milli eğitim sistemimizde, öğretmenin adil, araştıran, sorgulayan, eleştirel düşünceye sahip, demokrasiyi ve demokratik uygulamaları benimsemiş özelliklere sahip olması istenir. Nedeni ise yetiştirecekleri öğrencilerin, yani çocuklarımızın da bu özellikleri öğrenmesini ve benimsemesini istediğimizdendir.

Öğretmenler tam da bu özelliklerin korunması için verdikleri mücadele ve eylemler sonrasında; disiplin soruşturmalarına, maaş kesintilerine, hakarete varan davranışlara maruz bırakılarak korku ile susturulmak isteniyor.

Milli Eğitim Yasası’nı iyi bir şekilde okur ve özümsersek, disiplin soruşturmalarının çalışanların görevi sırasında (iş başında) mesleğin onuruna aykırı hareket ve davranışlarını kapsadığı açıkça anlaşılmaktadır.

Grev ve eylemler ise anayasal ve yasal haklardır.

Bu konularda Milli Eğitim Bakanı, yaşadığımız bu çağda “seçilmiş otokrasi” yönetim şeklinin başını çekmektedir. Eğitim Bakanlığı’nda tüm güç ve yetkileri kendinde toplayarak baskı ve tehditlerle, çalışanların düşüncelerini dikkate bile almadan, ast ve üstleriyle olan iletişimleri önemsemeden tek yanlı uygulayan; Anayasa’yı, Milli Eğitim Yasası’nı, çoğulcu ve katılımcı demokrasi ilkelerini, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini, en önemlisi de hukukun üstünlüğü ilkesi gibi temel prensipleri rafa kaldırarak yöneticilik yapabileceği “seçilmiş otokrasi” ideolojisinin yönetim şeklini Eğitim Bakanlığı’nda tesis etmeye çalışmaktadır.

Bilinmelidir ki ülkemizde, devletimizde ve Anayasamızda demokratik yönetim şekli esas alınmakta; bakanların hukuku ve Anayasa’yı kullanma biçimleri, kanunilik ilkesi gereği (yetkilerin kanunla belirlenmesi) ve hukuk devleti ilkesi (hukuka bağlılık) çerçevesinde yürütülmektedir.

Tüm yetkiler kaynağını KKTC Anayasası’ndan almalıdır.

Kalın sağlıcakla…

#öğretmenlere soruşturma#34 öğüretmen#mücadele